3 Ekim 2012 Çarşamba
Taşı bile susuz yermiş
-Bugün ne yediniz yemekte oğulbalım?
-Sert etle yumuşak patates
-Et iyi pişmemişti demek
-Sertti ama ben taşı bile susuz yutabilirim.
-Yanında başka birşey yokmuydu?
-Ayran vardı ama ben süper güçlüyüm en sert kuru şeyleri bile susuz yutabilrim.
-Niye kuru kuru yutuyorsun ki ayran varmış işte ayranla birlikte yeseydin.
-Gerek yoookkk(minnet etmeyen bir tarzda söylüyor)
-Hımm(Tam emin değilim ama birşeyler döndüğünü anlıyorum)
-Ne anlatıp duruyorsun acaba sen?
-Teyze bana ayran koymayı unuttu ama ben zaten herşeyi kuru kuru yiyebilirim!!!
(sonuda baklayı çıkardı)
Okulla birlikte renklenen hayatımızda değişik huylar başgösterdi. Kimseyle konuşmaktan çekinmeyen oğlum ikinci tabağı(evet ikinci tabak istediği oluyormuş ) ya da eksik bir şeyini istemiyor. Zamanla dengeyi kuracağını umuyorum. Oğluşun okula başlamasıyla bende tekrar blog yazabilecek vakti dengelemeye çalışıyorum. Galiba olacak gibi :)
2 Ekim 2012 Salı
Hello world
Baldanadam okuldan döndüğünde "ben terzi oldum elbise dikiyorumm" şeklinde bir şarkı söylemektedir. Annesi o zaman bana da bir elbise dik der ve hayalindeki elbiseyi anlatır. "Siyah uzun üzerinde şöyle parlak taşlar olan, vs" Baldanadam yanlarında kılıçlık ve silahlık yaparım diye ekler. Annenin yüzünden pek onaylamadığını anlayınca "neyse işin işin olmadığı zaman sen onları cep olarak kullanırsın" diyerek anneyi ikna eder...
2 Kasım 2011 Çarşamba
Oğluşu beklerken
Her çocuk farkımıdır? evet farklıdır. Aynı anne babanın iki kuzusunun doğumları bile farklı oluyor. Ömercim 40. haftasının son gunune kadar hiç bir doğum belirtisi göstermeden gelmişti. Tam beklendiği tarihte bizi apar topar hastaneye koşturdu ve o gün dünyaya gözlerini açtı.
Anne karnındaki miniğimiz, Ömerin deyimiyle "miniminiminor"ümüz bir haftadan beridir yani otuzsekizinci haftasından beridir bizi oynatıp duruyor. Hah sancılar on dakkada bire düştü diyip hazırlanmaya başladığımız sırada sancılar kesiliyor. Doktorun iki saat içinde geri dönebilirsiniz, yatışınızı yapalım dediği tarihin üzerinden neredeyse bir hafta geçti :) bizim miniminörün hala gelmeye niyeti yok. Sürekli hareketlerini takip ediyorum. Günü bazen 15 dakikada bire kadar düşen sancılarla geçiriyorum. Allah razı olsun annemler apar topar yanımıza geldiler. Yoksa ömeri bu şekilde idare etmem çok zor olacaktı. Ömerse evdeki hareketlilikten oldukça memnun. Zaten iyice özlemiş olduğu anneanne ve dedesinin yanına gelmesiyle keyifler ve şımarıklık tavan yaptı. Şimdilik bizim evden haberler bu kadar.
Dualarınızı bekliyorum...
Anne karnındaki miniğimiz, Ömerin deyimiyle "miniminiminor"ümüz bir haftadan beridir yani otuzsekizinci haftasından beridir bizi oynatıp duruyor. Hah sancılar on dakkada bire düştü diyip hazırlanmaya başladığımız sırada sancılar kesiliyor. Doktorun iki saat içinde geri dönebilirsiniz, yatışınızı yapalım dediği tarihin üzerinden neredeyse bir hafta geçti :) bizim miniminörün hala gelmeye niyeti yok. Sürekli hareketlerini takip ediyorum. Günü bazen 15 dakikada bire kadar düşen sancılarla geçiriyorum. Allah razı olsun annemler apar topar yanımıza geldiler. Yoksa ömeri bu şekilde idare etmem çok zor olacaktı. Ömerse evdeki hareketlilikten oldukça memnun. Zaten iyice özlemiş olduğu anneanne ve dedesinin yanına gelmesiyle keyifler ve şımarıklık tavan yaptı. Şimdilik bizim evden haberler bu kadar.
Dualarınızı bekliyorum...
4 Eylül 2011 Pazar
Uzun bir tatil ardından ramazan ve bayram derken vakit iyice ilerlemiş. İki ayı geçkin bir süredir bloğa bir harf eklememişim. Bunun çoğu artık eski hevesim olmamasından azcık kısmıda eskisi kadar bilgisayar başında vakit geçiremiyor oluşumdan. Umarım iki numerolu baldanadamın doğumundan sonra eski performansıma kavuşabilirim yoksa minik kuzum ilerde benim niye abiminki gibi bir bloğum yok diyip beni vicdan azaplarına gark edebilir. Evet ikinci kuzucuğumuzda eykek. Son iki ayımdayım artık. İşi bırakmış olmamın ve dolayısıyla ömerin peşinde mobil durumda olmamın sayesinde ilk hamileliğimdeki kilomdan 7 kilo gerideyim.(İlkinde toplam 15 kilo almıştım) Çok şükür ilk hamileliğimden daha hafif geçmesine rağmen gebelik şekeri ve tekrarlayan ayak burkulmaları sebebiyle arada tatsız günler de geçirdiğim oluyor. Şekerimi diyetle kontrol altında tutuyorum. Parmaktan kan alarak şeker ölçen cihazla günlük olarak şekerimi kontrol ediyorum. Az az ve sık sık yemek yiyince ve tabi karbonhidratlı şekerli gıdalardan uzak durunca durumu toparladık çok şükür.
Gelelim baldanadamın bu sürede neler yaptığına. Kuzucuğumla birlikte ramazandan önce geçen seneki gibi ananesi ve dedesinin yazlığındaydık yaklaşık bir buçuk ay deniz, kum, bahçe ve mahalle arkadaşlarıyla güzel vakit geçirdi. Bu arada ateşlenip hayatının en iştahsız bir haftasınıda aynı süre içinde geçirdi, öyleki yemek yesin diye televizyonun karşısına koyup çizgi film bile açtım. Boy attığı fakat kilo almadığı için sırım gibi bir delikanlı oldu. Eski fotoraflarındaki tombik hallerine bakınca aradaki değişim inanılmaz gözüküyor. Artık bebeklik halinden eser kalmadı.
Ramazanla birlikte evimize dönüş yaptık. Son üç aya girmiş olmam ve şeker problemi yüzünden oruç tutamamış olsamda zevkli, bereketli bir ramazan geçirdik çok şükür. Ömer bu ramazanda benimle birlikte mukabelelere geldi ve hergün komşu çocuklarıyla kendi başına yaklaşık bir buçuk saat geçirerek beni sevinçlere garketti. İlk başta durmaz sıkılır problem çıkarır diye çok endişe etmiştim ama oğluşum artık büyüyüp abi olduğunu çok güzel kanıtladı. Akşamları da parkta arkadaşlarıyla oynuyor. Ben sadece göz ucuyla takipteyim, eskisi gibi bana yapışıp gel beraber yapalım demiyor artık.
Büyük bir hevesle aldırdığı şnorkeri takmadı pek. Yüzmede ise bayağı gelişme vardı bu sene. Kolluksuz suya girmeye ikna oldu ve suyun altından kulaç atarak ilerlemeyi öğrendi. Araya ramazan girmeseydi bu sene yüzme eğitimini tamamlayabilirdik sanıyorum ama nasip değilmiş seneye kısmet.
Hamiş anne ve oğluşu düğün gezmelerinde.
Çok önceden söz verilen kız kulesi gezmeside bu yaz yapıldı.
Evimizin eksiklerini tamamlamaca. Oğluş her zamanki gibi her işe maydanoz pardon yardımcı. Evde olduğumuz her hafta sonu tadilat tamirat işleriyle uğraştılar hep baba oğul. Ağır ama emin adımlarla evimizi düzneliyoruz :)
Ramazanda iftar sonrası Sultanahmette akşam namazını eda eden Ömercik. İlk burkulma vakamı o akşam yaşamış olsamda güzel bir geceydi.
Gebelik şekeri çıktığından beri her akşam sitenin spor sahasının etrafında ben yürüyüş yaparken baba oğul futbol oynuyor yada spor aletleriyle çalışıyorlar. Sayemde ailecek fit hale geldik :)
Daha çok dışarıda vakit geçirdiğimizden Ömerle eskisi gibi faaliyet tarzı şeyler yapma hızımız kesildi. Yazı doyasıya değerlendirmek adına bunu sorun etmiyorum. Önümüzde bizi bekleyen zorlu bir kış var. Abişle şimdiden kardeşine oyuncaklar yapmak için planlar yapıyoruz. Umarım Ahmet Yusuf abisiyle ben ona oyuncaklar yaparken uslu uslu duran bir bebek olur. Herkes Ömeri kardeşi doğmadan kreşe vermem konusunda tavsiye versede, bu kışı ailece evde geçirmeye kararlıyım nasipse. İnşallah hepimiz için doğru bir seçim olmuş olur. Kısaca bizden haberler böyle. Bloğa yazamadığım gibi diğer blogları takiptenden de çok uzak kaldığım için umarım herkesin keyfi yerindedir diyorum ve selamlar sevgiler gönderiyorum...
Gelelim baldanadamın bu sürede neler yaptığına. Kuzucuğumla birlikte ramazandan önce geçen seneki gibi ananesi ve dedesinin yazlığındaydık yaklaşık bir buçuk ay deniz, kum, bahçe ve mahalle arkadaşlarıyla güzel vakit geçirdi. Bu arada ateşlenip hayatının en iştahsız bir haftasınıda aynı süre içinde geçirdi, öyleki yemek yesin diye televizyonun karşısına koyup çizgi film bile açtım. Boy attığı fakat kilo almadığı için sırım gibi bir delikanlı oldu. Eski fotoraflarındaki tombik hallerine bakınca aradaki değişim inanılmaz gözüküyor. Artık bebeklik halinden eser kalmadı.
Ramazanla birlikte evimize dönüş yaptık. Son üç aya girmiş olmam ve şeker problemi yüzünden oruç tutamamış olsamda zevkli, bereketli bir ramazan geçirdik çok şükür. Ömer bu ramazanda benimle birlikte mukabelelere geldi ve hergün komşu çocuklarıyla kendi başına yaklaşık bir buçuk saat geçirerek beni sevinçlere garketti. İlk başta durmaz sıkılır problem çıkarır diye çok endişe etmiştim ama oğluşum artık büyüyüp abi olduğunu çok güzel kanıtladı. Akşamları da parkta arkadaşlarıyla oynuyor. Ben sadece göz ucuyla takipteyim, eskisi gibi bana yapışıp gel beraber yapalım demiyor artık.
Büyük bir hevesle aldırdığı şnorkeri takmadı pek. Yüzmede ise bayağı gelişme vardı bu sene. Kolluksuz suya girmeye ikna oldu ve suyun altından kulaç atarak ilerlemeyi öğrendi. Araya ramazan girmeseydi bu sene yüzme eğitimini tamamlayabilirdik sanıyorum ama nasip değilmiş seneye kısmet.
Hamiş anne ve oğluşu düğün gezmelerinde.
Çok önceden söz verilen kız kulesi gezmeside bu yaz yapıldı.
Evimizin eksiklerini tamamlamaca. Oğluş her zamanki gibi her işe maydanoz pardon yardımcı. Evde olduğumuz her hafta sonu tadilat tamirat işleriyle uğraştılar hep baba oğul. Ağır ama emin adımlarla evimizi düzneliyoruz :)
Ramazanda iftar sonrası Sultanahmette akşam namazını eda eden Ömercik. İlk burkulma vakamı o akşam yaşamış olsamda güzel bir geceydi.
Gebelik şekeri çıktığından beri her akşam sitenin spor sahasının etrafında ben yürüyüş yaparken baba oğul futbol oynuyor yada spor aletleriyle çalışıyorlar. Sayemde ailecek fit hale geldik :)
Daha çok dışarıda vakit geçirdiğimizden Ömerle eskisi gibi faaliyet tarzı şeyler yapma hızımız kesildi. Yazı doyasıya değerlendirmek adına bunu sorun etmiyorum. Önümüzde bizi bekleyen zorlu bir kış var. Abişle şimdiden kardeşine oyuncaklar yapmak için planlar yapıyoruz. Umarım Ahmet Yusuf abisiyle ben ona oyuncaklar yaparken uslu uslu duran bir bebek olur. Herkes Ömeri kardeşi doğmadan kreşe vermem konusunda tavsiye versede, bu kışı ailece evde geçirmeye kararlıyım nasipse. İnşallah hepimiz için doğru bir seçim olmuş olur. Kısaca bizden haberler böyle. Bloğa yazamadığım gibi diğer blogları takiptenden de çok uzak kaldığım için umarım herkesin keyfi yerindedir diyorum ve selamlar sevgiler gönderiyorum...
26 Haziran 2011 Pazar
Fotolar...
21 Haziran 2011 Salı
Yeni evimizden
Apar topar bir taşınma oldu bizimksi. Haftasonu taşınmayı beklerken uymayan planlar yüzünden sabah eski evimden son kez işe gittim, son günümü beni bekleyen iş yoğunluğu karşısında şaşkın bir şekilde çalışarak geçirdim ve akşam saatlerine doğru istifamı vermeyi başararak yeni evime geldim. Sağolsunlar her işimize koştukları gibi annem ve babam yine imdadımıza yetişti. Eşim işten izin aldı. Evide zaten günler öncesinden taşınmaya hazır hale getirdiğimizden öyle iki ayağımız bir pabuca girmedi çok şükür. Sabah daha ben işe gitmeden kamyonun çoğu yüklenmişti bile. Oğluşu ben gelene kadar yeni evimizi yerleştir diyerek öptüm ve geri kalan işleri onlara bıraktım :)
O günden beridir ki üç hafta falan oldu eve yerleşmeye çalışıyoruz. Yap yap ne eksikler ne alınacaklar bitmiyor. Kutu gibi bir evden büyük bir eve geçince eşyalarımız yetersiz kaldı. Ama durumdan şikayetci değiliz tabi çok şükür eksikler yavaşda olsa elbet tamamlanacak.
Yeni evimizi ailecek çok sevdik. Özellikle Ömer arada eski evimi özledim oraya gidelim havaları çalsada buraya beklediğimden çok çok kolay uyum sağladı. Balkona çıkıp anne burası çok güzel, salonumuz kocaman, bahçemiz çok güzel diyip diyip duruyor. Sabah akşam dışarıdayız. Apartmanın kapısından çıkınca yeşilliklere doğru koşabilmesi hep hayalimdi çok şükür sonunda gerçekleşti. Evde olduğumuz saatlerde genelde balkonda geçiyor. Balkonsuz geçirdiğim bunca yıla acıyorum şimdi. Ömerin masasını da balkona koydum. Kitap okuma, meyve saati, boyama aktiviteleri, kuvetine su doldurup gemi yüzdürme, çiçekleri sulama, hatta balkonu yıkama derken ömer dışarıda olmadığı saatlerin çoğunu balkonda geçiriyor. Gündüz çok yorulduğundan öğlen uykularına da geri döndük.
Küçük kuzumda kendini iyice hissettirmeye başladı. Uzun zamandır hafif çaplı hissettiğim hareketler artık gayet belirgin. Minik tekmeleri yakaladığımda abisininde elini tutuyorum. Oda kardeşiyle konuşuyor. Ona yeni evimizi ve yaptığı şeyleri anlatıyor ama kendisinin bunları henüz yapamıyacağını çookk büyümesi gerektiğinide eklemeyi unutmuyor tabi. Bu arada hala cinsiyetini öğrenemedik. Son kontrolumuzde kendini göstermedi. Bir dahaki haftaya yine kontrole gideceğim umarım bu sefer balkızmı baloğluşmu öğrenebiliriz.
Bir dahaki posta fotoraf da ekleyebilirim umarım. Herkese sevgiler...
O günden beridir ki üç hafta falan oldu eve yerleşmeye çalışıyoruz. Yap yap ne eksikler ne alınacaklar bitmiyor. Kutu gibi bir evden büyük bir eve geçince eşyalarımız yetersiz kaldı. Ama durumdan şikayetci değiliz tabi çok şükür eksikler yavaşda olsa elbet tamamlanacak.
Yeni evimizi ailecek çok sevdik. Özellikle Ömer arada eski evimi özledim oraya gidelim havaları çalsada buraya beklediğimden çok çok kolay uyum sağladı. Balkona çıkıp anne burası çok güzel, salonumuz kocaman, bahçemiz çok güzel diyip diyip duruyor. Sabah akşam dışarıdayız. Apartmanın kapısından çıkınca yeşilliklere doğru koşabilmesi hep hayalimdi çok şükür sonunda gerçekleşti. Evde olduğumuz saatlerde genelde balkonda geçiyor. Balkonsuz geçirdiğim bunca yıla acıyorum şimdi. Ömerin masasını da balkona koydum. Kitap okuma, meyve saati, boyama aktiviteleri, kuvetine su doldurup gemi yüzdürme, çiçekleri sulama, hatta balkonu yıkama derken ömer dışarıda olmadığı saatlerin çoğunu balkonda geçiriyor. Gündüz çok yorulduğundan öğlen uykularına da geri döndük.
Küçük kuzumda kendini iyice hissettirmeye başladı. Uzun zamandır hafif çaplı hissettiğim hareketler artık gayet belirgin. Minik tekmeleri yakaladığımda abisininde elini tutuyorum. Oda kardeşiyle konuşuyor. Ona yeni evimizi ve yaptığı şeyleri anlatıyor ama kendisinin bunları henüz yapamıyacağını çookk büyümesi gerektiğinide eklemeyi unutmuyor tabi. Bu arada hala cinsiyetini öğrenemedik. Son kontrolumuzde kendini göstermedi. Bir dahaki haftaya yine kontrole gideceğim umarım bu sefer balkızmı baloğluşmu öğrenebiliriz.
Bir dahaki posta fotoraf da ekleyebilirim umarım. Herkese sevgiler...
23 Mayıs 2011 Pazartesi
Son durumlar
Dört günlük tatilin ardından işte son dört günümü geçirmek üzere yine ofisteyim. Ofiste her şey ne kadar sakinse evde de bir o kadar kaos ortamı hakim. Bu haftasonu taşınmayı planlıyoruz. Herşeyi bir elden geçirmek gerekiyor. Ömerle artık malzemelerden şunu bunu yapıcaz diye bir sürü ıvır zıvırı atmamış saklamışım. Omer hiç bir şeyininden ayrılmak istemediğinden ondan gizli gereksiz şeyleri gonderiyorum. Kullanılmayan ilaçlar, bir daha kullanmayacağımız dergiler, eski ajandalar, eskimiş kıyafetler derken evden kocaman çöp poşetleri çıkıyor. Hafiflemiş hissediyorum doğrusu. Omerin bebekliğinden beri yaptığı bazı "sanat eserleri" nide tekrar elden geçirmek durumunda kaldım. Minicik ellerinin izleri, ilk pompozisyonlu resmi, ilk baskı çalışmaları, kesme yapıştırmaları, hepsine tarih atmışım yada o zamanki ayını yazmışım. Tekrar elime aldığımada bir garip oldum hele o minicik el izi ne kadar büyümüş benim baldanadamım dedirtti bana yine. Şimdilik bir poşete doldurdum. Eve taşınınca özenle dosyalayıp kaldırıcam inşallah.
Cumartesi doktor kontrolüm vardı. Minnokbalın cinsiyetini öğreniriz artık hevesiyle gittiğimiz doktor kontrolunden eli boş döndük. Minnokbal kordonunu bacaklarının arasına sıkıştırmış poposunu dönmüş yatıyordu. Doktor teyzesinin uğraşları fayda vermedi. Pozisyonunu değiştirmedi. En aznından sağlığının yerinde, gelişiminin normal olduğunu öğrendik çok şükür. Artık cinsiyet tahmini için heyecanlı bekleyişimizi bir dahaki kontorle kadar sürdürücez. Gerçi rüyama bakarsak mavi gözlü kızıl-kahve saçlı bir minik kızımız olacak nasipse :))
Baldanadamda da gelişmeler var bu ara. Havaların düzelmesi ve park sezonumuzun açılmasıyla birlikte hergün bol bol partkta oynamasını sağlıyoruz. En çok kova ve küreği ile kumla yada toprakla oynamayı seviyor. İlk başta oyuncaklarını paylaşmak istemesede biraz benim desteğimle artık başka çocuklarla birlikte oyun oynamaya başladı. Öyleki saatler geçsede dönüp bana bakmıyor. Bende yakınındaki bir banktan aralarındaki konuşmalara gülerek onları seyrediyorum. Bu günleri görebileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Kuzucum hep yetişkinlerle ilişki kurmaya çalışır çoçuklara helede kendinden küçüklere asla ilgi göstermezdi. Şimdide gerçi çok cana yakın olduğu söylenemez ama en azından yanına gelen daha önceden tanımadığı bir çoçukla oyun kurup vakit geçirebiliyor. Herşeyin bir zamanı varmış demekki.
Birde kafasına koyduğu şeyin peşini bırakmıyor. Elindeki kum koyma ekipmanını(pet şişe) alan kendinden büyük çocuğu parkın içinde pet şişesini geri alana kadar kovaladı. Ben başka bir pet şişe bulup eline uzattım ama o kendi şişesini alana kadar vazgeçmedi. İki çocuk itişmeye başladıklarında ne yapacağımı bilemiyorum doğrusu. Yine başka büyük bir çocuk(okul çağında) Ömer kovasıyla oynatmıyor diye Ömerin kovasına tekme atıp etrafa savurdu o ana kadar müdahale etmemiştim ama o anda dayanamadım coçuğu uzaklaştırdım. Çocuklar sosyalleşmeye başlayınca çıkan problemler daha başka oluyormuş doğrusu. Şimdilik Ömeri büyük çoçuklardan gözetme kararı aldım. Kendi yaş gurubu ile olan itişmelerine karışmıyorum.
Şimdilik bizden haberler böyle. Biz taşıancağımız, ömerde kumbarasının açılıp kitap ve oyuncaklarına kavuşacağı günü bekliyor.Herkese sevgiler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)