Yengemin çalıştığı kolejde ana-baba okulu adı altında bir dizi seminer verilmeye başlandı velilere. Bende akraba kontenjanından dahil oldum. Bu ayki konuk Prof. Nevzat Tarhan'dı. Aklımda kalanları kısa kısa aktarmaya çalıştım aşağıdaki notlarla. Genelde bildiğimiz şeyler ama pekiştirmek de güzel olur sanırım.
* Çoçukla hiçbir zaman inatlaşmayın. Kaybeden hep siz olursunuz. Üstelik çoçukda sadece hırçınlaşmayı öğrenir.
* Çoçuklara seçenekler sunun. İşler hem sizin kontrolunüzde olsun hem de çoçuk kendi karara mudahil olduğu için mutlu olsun.
* Her türlü bağımlılığın ana sebebi zayıf aile bağlarıdır.Bilgisayarı yada TV yi tamamen yasaklamak asla çözüm getirmez. Kontrollu kullanımı sağlanmak zorunda.
* Çocuklara sebat eğitimi verilmelidir. Her istediğini anında yapmak bir çoçuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.Çoçuk beklemesini, istediği bir şeyi almak için çaba göstermesini öğrenmelidir.
* Aşırı koruyucu müdahalaeci anne tipinin davranışları ona ergenlikte nefret olarak geri döner.
* Şiddet görüntüleri vs. çoçuğu direk şiddete yöneltmez. Burada asıl olan gerçek yaşam modelleridir. Kötü bir filmi birlikte seyredip neyin yanlış olduğu tartışılabilir.(Bizim yaş gurubu çoçuklardan bahsetmiyor tabiki)
* Çoçuklara özgüven aşılayayım derken onları bencil ve kibirli yapmayın.
* Özgüven sahibi olmak için küçük başarılara ihtiyaç vardır. Çoçuğun başarılarını kişiliğine maletmeyin. Kendini değil çabalarını övün.
* Disiplin kar gibi olmalıdır yavaş yavaş yağarsa tutar.
* Sevgisiz disiplin çoçuğu kişiliğine göre isyankar yada tembel yapar. Disiplinsiz sevgi ise çoçuğu şımarık bencil yapar. Sevgi ve disiplinin ikiside yoksa bu sahipsiz çoçuk demektir. Sevgi ve disiplini verirken dengeyi korumak gerekir.
* Çoçuğa birşey için hayır derken mutlaka sebepleri açıklanmalıdır.
* Çoçuğun çaba göstermesine fırsat vermeden her an yardımına koşmak çok kötü bir annelik pratiğidir.
* Aşırı titiz kontrollü annelerin çoçuklarında yeme problemleri görülebilir.
* Hiperaktvite ile ilgili çok konuşuldu. Sanırım bir çok velinin bu konuda problemleri var. Nevzat Tarhan hiperaktivitenin beyinle ilgili son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda yeni tanımlanan bir hastalık olduğunu özellikle belirtti. Yani bunu hastalık kabul etmemenin, tanısını koymamanın tedaviyi geçiktiren yada ihmal ettirren bir haksızlık olduğunu söyledi. Yanlız tanı koymada yetersizlikler olduğunu da söyledi. Gevşek disiplinle yetişmiş, şımarık kabul edilen çoçuklara da bu tanı konularak gereksiz ilaç kullanımı yapılıyor dedi.
Tanı koyarken 3 şeye dikat ediliyor dedi. Çoçuk yerinde duramaz. Eli dursa ayağı hareket eder. Dürtüseldir hareketlerin sonucunu önceden hesaplamaz. Üçüncüsünü şimdi hatırlayamıyorum malesef. Yanlız teşhis koyarkende yaş guruplarına göre bilgisayar programlarındanda yararlandıklarını söyledi.
Hiperaktivitenin tedavisinde ilaç aslında tedavi edici öğe değilmiş. Tek başına ilaç veriliyorsa bu da çok büyük bir yanlıştır dedi. İlaç sadece beynin ön bölgesindeki eksik salgılanan hormonu tamamlıyormuş. Çoçuk ilaçla tedavi olurken bir yandanda dikkat eğitimi almalı dedi. Bazı bilgisayar programları vs. varmış. Eğer çoçuk okul çağındaysa birebir öğretmenle çalışmalıymış. Beyin ilacın etkisindeyken çoçuk bu dikkat eğitimi sayensinde beynin ön bölsegini çalıştırabiliyor ve orada sinir bağlarının kurulması sağlanıyormuş. Böylece ilaç kesildiğinde oluşan bağlar sayesinde çoçuk ders çalışmayı öğrenmiş oluyormuş. Kısa süreli bir tedavi olmalıymış. İlacın kalp ritmi le ilgili yanetkileri varmış. Çoçuk bu açıdan takip edilmeli dedi. Birde bu çoçukların tamamen kuzu gibi olmaları beklenmemelidir dedi. Millet olarak hiperaktiviteye yatkın olduğumzu, genlerimizde böyle bir yatkınlık olabileceğinide söyledi.
16 Ocak 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Pekiştirmek iyi oldu canım, paylaştığın için teşekkürler.
Birşey değil Güneşcim. Begüm nasıl oldu?
Nevzat Tarhan'ı severim,teşekkür paylaşım için..
Rica ederim. Nevzat Tarhan'ı bende severim Akra fm de evlilik okulu diye bir programı var denk gelirse dinliyorum
Yorum Gönder