Cumartesi babam ve oğlumla beraber organik pazarın yolunu tuttuk amacımız buğday derneğinin ilgilenenlere dağıttığı "evladiyelik" yani hibrit olmayan tohumlardan almaktı. Babamla annem yıllardır yazlıklarının küçük bahçesinde ufak tefek birşeyler yetiştirmeye çalışmışlarsada hiç bir zaman bir sonraki seneye tohum aktaramadılar. Çünkü piyasadaki bütün tohumlar kısır tohumlar. Buğday derneğinin projesi kıyılardan köşelerden toplanan bu tohumların gönüllüler vasıtasıyla dağıtılabilmesi ve devamlılığının sağlanması. Bu sene ben çalışmadığım için havalar iyice ısındıktan sonraki çoğu vaktimizi yazlıkta geçireceğiz inşallah. Bahçemizde pembe domates, ayşe fasülye, roka, maydanoz ekeceğiz. Çilek fideleri de aldık. Dalında kızarmış bir çilek yemeyeli oldukça uzun bir zaman oldu. Yazın gelmesini iple çekiyorum desem yeridir :)
Gelgelelim başlıktaki diğer kısma. Yağmur ağacı dün bizim 3 silahşörleri götürdüğümüz oyunun adıydı. Her ne kadar biraz daha büyük çoçuklara hitap etsede ömer hiç sıkılmadan izledi. Suyu israf eden çoçuklar yüzünden susuz kalan bir ülkenin prensesi ve arkadaşlarının yağmur ağacını bulup ondan yardım istemeleri konusu. Dünden beri bana hikayeyi tekrar tekrar anlattırıyor. Bu sayede belki bende dişlerini fırçalarken suyu kapattırmayı başarabilirim :)
Oyun öncesi kuzular eğleniyor
5 Nisan 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Bahçenizemi ekiceksiniz, harika :=)
Bu oyun nerede?
Evet Güneşcim küçük bir bahçe ama idare eder. Oyunu biz cevahirde izledik ama bu haftadan sonra başka sahnelerde olacak galiba. Devlet tiyatrolarının sitesinden bakabilirsin.
Ne kadar şanslısınız bahçeniz olduğu için. Bu arada baldanadam, nasıl güzel oturuyor o kocaman koltukta. Çok tatlı ya
Teşekkürler Umurcum. Gerçekten şanslıyız çok şükür bu yaz gelsin deniz gitsin bahçe herşey oluş için hehehe
Yorum Gönder