
Eminönündeki büyük oyuncakçılarda aradığını bulamayan, Sultanahmete kadar "darbukaaa deeeef" diye sayıklayıp duygu sömürüsü yaptıktan sonra turistik bir dükkanda gerçek darbukaya kavuşan mutlu minik.

O hevesle darbukasını hiç elinden bırakmadan Sultanahmetten Beyazıta kadar çala çala götürüp herkesin yüzünde gülümsemeler oluşturan minik.

Yolda karşılaştığı minik sanat müziği orkestrasına eşlik eden minik.
Sanırım bizi biraz gürültülü günler bekliyor. Hevesi çabuk geçermi yoksa ilgisi artarmı bilmiyorum ama insan anne olunca darbukaya hevesle vuran miniğinin ilerde "annemle babamın elimden tutup bana darbuka aldıkları o gün sanat hayatımın dönüm noktası oldu" diye röpörtajlar vermesini hayal etmeye başlıyor bile :)))