27 Ekim 2010 Çarşamba

Ben uyumıcam oynıcam

Sabah erken kalkıp gündüz uyumadığı bir gün akşam olmuş ama hala zıplamaktadır:
Baldandadam: Ben uyumıcam oynıcam,ben uyumıcam oynıcam(melodik olarak söylüyor)
Anne: Ne zaman ben uyuyacağım dedinki zaten(iç ses)
Baldanadam: Yeni bestemi nasıl buldun anne?
Anne: Bayıldım ama gel sözlerini değiştirelim
Baldanadam: Nasıl olcak?
Anne: Ben oynamıcam uyucam ben oynamıcam uyucam(aynı melodi tutturulmuştur)
Baldanadam:Ben uyumıcam oynıcam,ben uyumıcam oynıcam... :)

Herkese bol uykulu ve neşeli günler...

26 Ekim 2010 Salı

Duvar kağıdı oyunları

Evimizin rutubetinden çok çektik. Duvarlarımızda kağıt olduğu için rutubetten kabardılar, siyahlaştılar. Sile sile aşındılar. Baldanadamın sanatsal çalışmaları da ekleninde duvarlarımızın görünütüsü pek iç açıcı değildi. Apartmanca görüş birliğine varıp yalıtımı yapmamız 4 yıl sürdü. Oda sevgili babişkonun üstün gayretleri sayesinde. Yalıtıma harcadığımız milyarlardan sonra duvar kağıtlarını kendimiz yenileyelim dedik. Geçtiğimiz hafta ailecek gidip duvar kağıtlarını seçtik. İşimizin zor olacağını baldanadamın dükkandaki performansından anlamıştım ama niyet etmiştik bir kere...



Baldanadam uyurken işe başladık ama tabiki 2 saatlik süre bize yetmedi. Hemen olaya dahil olmak isteyen baldanadama kağıt ustası olarak kağıdı ölçme ve kesme işinde bana yardım etme düştü. Hakkını yemiyim aslında ölçerken metreyi tutması, keserken de kağıdı tutması sayesinde hız kazandım ama kağıdı kendi işaretlemek istemesi ve tutkalı ben sürecem diye inat etmesi yüzünden kazandırdığı zamanı katlarıyla kaybettirdi.

Hafta içi ara verip bu hafta sonu kalan yerleri devam ettik. Metre tutmak, kağıt işaretlemek bu hafta baldanadama yetmeyince bende bu sefer kargoculuk oyununu icad ettim. Kağıtları kesip baldanadamın sırtına yükledim. Elinede kağıtla kalemi tutuşturdum. Sen şimdi kargocu çocuksun bu kağıtları babaya teslim et imzasınıda almadan gelme dedim. Kargocu çocuk şevkle işine asılsı babaya kağıtları teslim etmek için onun yapıştırma işleminin bitmesini sabıra beklesi ve imzasını almadan asla geri gelmedi :)


Sonuç olarak kağıdı kendimiz yaparak bir miktar ekonomi yapmış olduk (ömer kendi odasını bir daha çizemeyeceğini anlayınca kağıdını yeniletmek istemedi bizde kabul ettik) ama oyunlarla işimize dahil etmeye çalışsakta evde bir çocukla bu işe girişmek oldukça zormuş. Bir daha sefer ihtiyaç olursa aynı cesareti gösterebileceğimi sanmıyorum...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Üç boyutlu akvaryum



O kadar akvaryum gezdikten sonra bunun bir oyuncağını yapmamak olmazdı. Fikir aklıma buradan geldi. Tabi benim elimdeki malzemeler daha farklı olduğundan bizim akvaryumumuz daha farklı oldu. Fotorafta pek belli olmuyor ama balıklar karton kutuya iple asılı. Yapılışına ailecek dahil olduk. Balıkları kesmek babişkodan, boyamak ömerden ve benden, karton kutuyu hazırlamak ve arka planı çizmekte yine benden. Alttaki fotoda balıkları nasıl astığım daha iyi anlaşılıyor sanırım.


Dün akşam geç saatte aklımıza geldiğinden yaptıktan sonra fazla oynayamadık. Bu akşam akvaryum tiyatromuzda oyunlar sahneleriz artık...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Turkuazoo

Kesinlikle gittiğimize değdi. Çok eğlendi, eğlendik. Çeşit çeşit deniz canlıları, daha önce bildiklerimiz bilmediklerimiz... En çok beğendiklerimiz tabiki kocaman köpekbalıkları, vatozlar, ahtapot, denizatı, kedibalığı, atnalı yengeci ve en önemlisi o canlılarla birlikte yüzen dalgıçlar.





Minik balıkadamım


Anne bu balığın adı ne?


Gerçekten ürkütücü canlılar.


Dalgıçın gösterisini gözkırpmadan izleyen baldanadam.

Tabiki bu geziden sonra en favori oyunumuz dalgıç olup deniz dibindeki çöpleri toplama oyunu. Legolardan balıklarımızda yanaklarımızdan öpüp bize teşekkür ediyorlar :)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Çoraptan tavşan Todi

Dün akşam eve girer girmez dikiş yapalım anne dedi. Tamam yapalım oğlum ama önce kumaş bulmamız lazım dedim. Eski çoraplarından yaparız dedi. Peki ne yapalım dedim. Bir düşüneyim dedi suratında hımmlama mimikleri ve sesleriyle. Bu arda bende bir yandan ellerimi yıkayıp üstümü değiştirmeye çalışıyordum. Sonra meraklı minikte gördüğüm ve çok hoşuma giden bir tavşancık geldi aklıma. Oğluşa tavşan yapalımmı diye sordum kabul etti.

Pekte eski olmayan ama rengarek çoraplarımı kurban verdim oluşun hevesine. O iplik çözdü, ben iğneye geçirdim. O kesti, ben diktim. O doldurdu ben kapattım. İşlem sırasınra o bana büyük terzi diye hitap etti bende ona minik terzi. Gül gibi geçinip gittik. Ve işte ortak çalışmanın sonucu ürünümüz.



Yapılışı çok kolay. Çorabın bir tekinin topuğunu içine diktim böylece boru şeklinde olmasını sağladım. Diğer çorap önce baldanadam tarafından ikiye bölündü sonra kulaklar için iki parça kestim. Kulakları tersinden diktim. Düz çevirdim. Oluş içine pamuk doldurdu. Kenarlarını içe kıvırarak ana gövdenin üstüne diktim. Sonra tavşanın yüzünü boyadım. Gerisi çorabı elinize geçirmeye ve hayal gücünüze kalmış. Herkese sevgiler...

Not: Biz terzilik işleri ile uğraşırken bize mama hazırlayan sevgili babişkomuza teşekkürler. Nefis olmuştu. Yapınca gerçekten güzel yapıyorsun ;)

12 Ekim 2010 Salı

Büyünce seninle evleneceğim anne


Son zamanlarda bana olan düşkünlüğü çok hoşuma gitsede bunun dönemsel bir durum olduğunun farkındayım.Cinsel kimliklerini kazanmaya başladıkları bu yeni dönemde kızlar babaya erkeklerde anneye düşermiş. Eskiden babamla uyucam diye ağlayan baldanadam şimdi sokakta yorulunca bile annemin kucağına gidicem diyor. Babayla aralarına bir mesafe girdi. Beni kıskanıyor, babişkosuyla aramıza giriyor ve büyüyünce seninle evleneceğim diyor :) Minik hayranıma bunun mümkün olamıyacağını tatlılıkla anlattım. Büyüyünce seveceği bir kızla evleneceğini söyledim. Şimidlerde evde bir düğün, nikah muhabebti geçince önce seninle evleneceğim diyor sonra ben itiraz edince bir kızla evleneceğim diyor :))

Kızların nasıl çiş yaptığını da soruyor bu aralar. Daha doğrusu pipilerinin olup olmadığını. Ona olmadığını ama çiş yapmak için kızlara özgü başka bir yerlerinin olduğunu söyledim. Bu tür soruları cevaplamak sanıldığı kadar zor değil aslında. Cevaptan öte tepkimiz önemli, normal bir sohbet konusu gibi davranıp basit cevaplar vermek meraklarını gidermeye yeterli oluyor. Tepkilerimizi o kadar iyi ölçüyorki eğer cevap verirken rahat davranılmazsa konuyu daha çok kurcalayarak ilgi çekmek için kullanacağına eminim ama ona bu fırsatı vermiyorum. Artık sorma sıklığıda azaldı yakında başka konulara geçer sanırım...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Son zamanlarda bloğa hiç aktivite, oyun girmediğimi farkettim. Aslında tam gaz faaliyetlere, oyunlara devam ediyoruz. İşte akıldan kalanlar...


Meslek kolaj çalışması, trafik kuralları ile ilgili bir dergi okuduktan sonra yapmıştık. Başka eski bir dergiden trafikle ilgili resimleri seçip kestik. Yapıştırma ömere ait. Aynı çalışmayı diğer meslekler için de yapmayı düşünüyorum.

Tuvalet kağıdı rulosunda cik cik kuşumuz. Çok kolay, çok sevimli. Baldanadam yine yapıştırma işini üstleniyor. Tuvalet kağıdı ruloları çok işe yarıyor o yüzden biriktirmeyi ihmal etmiyorum. Yine tuvalet kağıdı rulosundan Meraklı miniğin son sayısındaki mekiğe rokette yaptık ama fotoraflayamadım. Mekiği roketle birleştirip geri sayım yapıyoruz ve roket ateşlendikten sonra mekik roketten ayrılıyor:)


İkinci çorap bebek denemem. Bu sefer en azından yavrucum bu korkunç oldu diye atmadı direk. İsminide kendi koydu "Panku". Panku beyi yaparken terzi olduk ikimiz. Terzi diye bir meslek var olduğunu öğrendi. Pankunun dizindeki yamayı kumaştan baldanadam kesti. İçini doldurmamada yardım etti.

Geçen sene de yaptığımız sonbahar yapraklarından ağaç resmini de yine yaptık. Hatta havalar iyice soğuyunca hızımızı alamadık pamuklarla aynı ağacın kış versiyonunuda yaptık. Fotoyu unutmuşum yine :)


Bu yaralı arkadaşlar baldanadamın son zamanlardaki en favori rol oyunu arkadaşları. Hikayemiz şöyle; Hayvancıkların ormanında yangın çıkıyor, kahraman itfayeciler(annişko ve oğluşko) hemen koşup yangını söndürüyorlar daha sonra kendisi bir veterinere bende hemşireye dönüşüyoruz. Bu seferde yaralı hayvanlarımıza ilaç sürüp yaralarını sarıyoruz ve ormanlarını eskisi gibi yapacağımızı anlatarak teselli ediyoruz. Legolardan yaptığımız ağaçları yangın bölgesine dikiyoruz. Pembe ineğimiz fidanların dibine gübre yapıyor! yağmur bulutlarıda yapmur yağdırıyor ve orman eski neşeli günerine geri dönüyor:)

Bundan önceki favori rol oyunumuzda pazarcılıktı. Sıraya müşteri ve satıcı oluyorduk. Yanlız bu oyunun en önemli yanı kıyafet uydurarak kılık değiştirmemizdi. Yaşlı teyze, yaşlı dede,yetişkin erkek, çocuk, hamile kadın rolerini dönüşümlü olarak oynuyorduk. Bu aralar cinsiyetle ilglili meslelerele çok alakalı olduğundan hamile kadın ve yaşlı teyze rolune girmesine izin vermedim tabiki. Bu cinsiyetle ilgili yeni dönem ayrı bir yazı konusu olacak başlığıda hazır. Büyüyüce seninle evleneceğim anne...

Herkese sevgiler. Bol oyunlu günler...

4 Ekim 2010 Pazartesi

Komikler


Baldanadam maraşta babasının omuzlarına kadar uzun saçlı, top sakallı fotorafını görür tanıyamaz. "Burada çok farklı çıkmışsın" der. Aradan zaman geçer konu değişir. Baldanadam yüzünde hınzır bir gülümsemeyle babasına dönüp "Artık kız baba dicem sana" der ve herkesi koltuklarından düşürür :)

Maraştan dönüşte babanın bir kaç gün daha izni kalmıştır. Anne işe gider baba evde olduğu halde ilk gün yemek yapmayı unutur. Akşam anne geldiğinde çekirdek aile telaş kıyamet yemek hazırlar. Baldanadamda çok acıkır. Karnım gurulduyo çabuk pişsin diye bas bas bağırır. Ertesi akşam babişko yemek hazırlamıştır. Sakin sakin sofraya oturulur. Baldanadam durum değerlendimesine başlar. "Dün anne işteydi babişko evdeydi ama yemek yapmadı bizde öyle aç aç kaldık" der ve bu sefer de bizi sandalyelerimizden düşürür :)

Anne oğul yaklaşan boş metrobüsü görüp hızlanır. Anne yetişemeyeciğini düşününce kuzusunu kapıp koşturmaya başlar. Metrobüs şöförü artık kalkmıştır ama bizi görünce yavaşlar ve durur. Durum baldanadamın da gözünden kaçmamıştır. Koca otöbüsün bizim için durması belliki onu çok heyecanlandırır. "Bizi koşarken gördüğü için durduu, bizim için durduu" diye bağıra bağıra konuşup bu sefer de tüm metrobüs ahalisini güldürür:)

Annesi ayakakabı alışverişi yaparken bir ayakkabının tekini alır ve ayağına giyip dener. Ayakkabıyı tek gören baldanadam şaşırır. Görevli ablaya döner "Bu ayakkabı iki ayakkabı değilmi" diye sorar :)

Anne grip salgınından nasibi almış salya sümük yatmaktadır. Oluşa hastalığın bulaşıcı olduğu ve anneye yaklaşmaması tembihlenir. Tuvalette işini bitiren oluşa temizlik ekibi olarak hastada olsa yine anne yardıma gider. Fakat "popomu sen yıkamaa popoma bulaşırrr" sesiyle irkilir ve gülme krizine girer :)



Evimizin neşesi, annesinin paşası, sen çok yaşa, hep gül hep güldür...

Arıza Ömer


Ömer genel anlamda uyumlu bir çocuk sayılır. İsteklerinde çılgınca bir inat içinde olmaz, muhakkak bir orta yol bulur bir şekilde anlaşırız. Yanlız bu cumartesi günü bu pazarlık uzlaşması yöntemi hiç bir işe yaramadı. Güne güzel başlamıştık. Alışveriş yaptık, kuşları besledi(k). Öğlene kadar neşe içerisindeydi. Tezgahtar abilere, ablalara bişeyle sorup durdu, kuşları kovaladı. İlk arıza belirtileri acıktım diyip her lokantaya girmeye çalışmasıyla başladı. Karnını doyurup eve dönmek için kalktığımızda bu seferde yürümicem diye tutturdu. Şişlinin orta yerinde yürümemek için emekleyerek gezen benim oğlumdu. Müdahale etmek isteyen amcaya sanane diye bağırdı. O kadar şaşkındımki bakakalmakla yetindim aralarındaki konuşmaya. Eve dönene kadar bir iki ağlama krizine daha girdi kucağa gelmek için. Evde de uyumamak için ağladı durdu, hatta bir anda sesi kesildiğinde şaşırdım meğer sızıp kalmış ağlarken.

Uyandığında bir krize hazırlıklıydım çünkü acıkacağını düşündüğümden pizzayı onu beklemeden hazırlamıştım. Normalde pizzayı birlikte yapıyoruz ve yumuşak malzemeleri kahvaltı bıçağıyla kesmesine izin verdiğim için pizza yapmayı çok seviyor. Tahmin ettiğim gibi oldu ve bir posta pizzayı ben yapacaktım diye ağladı. Sonra sofrada olabilecek her şeye ağlamak için bahane buldu hatta bir ara çığlık atmaya başladı. Biz iki şaşkın durumun normal olmadığının farkında suyuna gitmeye şalıştık ve sakinleşmesini bekledik. Karnı doydukça gözü biraz açıldı ve çok şükür normal haline döndü.

Durum değerlendirmesi yapınca uykudan önceki huysuzluğu uyku saatinin geçmesine uyandıktan sonrakinide açlığa ve ikindi keraatinde uyumaya bağladık ama ömer rutinine çok bağlı bir çocuk değil normalde. 2 yaş dönemi denilen zaman diliminde bile böyle bir kriz günü yaşamamıştık umarım bu durum düne özel bir durum olarak kalır ve ara ara duyduğum 3 yaş sendromu gibi bir döneme girmeyiz. Herkese iyi haftalar
free html visitor counters
Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Baldanadam